← TOBB ETÜ ANASAYFASI

RadtoETÜ

Türkiye'nin En Dinamik Radyo Kanalı

RadyoETÜ Haber

Raif ve Charlie Kaufman

Dikkat Dikkat!! Bu yazı I’m Thinking of Ending Things filmi, kitabı veya başka bir I’m Thinking of Ending Things hakkında yazı/video/hiyeroglif/kil tablet spoilerı içeriyor olabilir.
Son zamanlarda gerek Youtuberlar Yarışıyor programı ile olsun, gerek pedofili skandallarıyla olsun aboneliğimizi BluTv’ye geçirmek için bize türlü türlü nedenler veren Netflix, yaptığı her şeye rağmen kalplerimizi kazanmayı da biliyor. Karşınızda I’m Thinking of Ending Things ve genç hanımefendi.
Ana karakterimiz hayali bir şehirde hayali bir üniversitede okuyan gerçek bir mühendis adayıdır. Sınavlarında başarılı olabilmek için zamanını 7/24 kütüphanede geçirmektedir ve en yakın arkadaşı artık kütüphane görevlisi olmuştur. Bu ana karakter, kütüphanede mütemadiyen gördüğü o genç kıza selam vermek için fazla utangaçtır ve ilk adımı karşı taraftan beklemektedir fakat genç kız ona selam vermeden ikisi de mezun olur. Ana karakterimiz o kızı unutamaz ve yalnız başına o hayali ülkenin bozkırlarında hayatını kaybeder. SON.
Hayır, hayır. Ana karakterimiz hayali üniversiteden mezun olduktan sonra işsiz kalan bir doktordur. İş bulmak umuduyla torpil için gittiği amcasının makamında beklerken ona kahve servis eden hayali beyefendi ile aralarındaki sohbet Instagram’dan ekleşmeye kadar gidecekken hayali karakterimiz buna cesaret edemez. Ve ne yazıktır ki o da hayali ülkemizin bozkırlarında hayatını kaybeder. SON.
Filmin sıkıcı dakikalarında ana karakterimizin bu kadar yüzeysel işlendiğini düşünsem de Charlie Kaufman yalnız, depresif, bezgin karakterler üzerine doktora yapmış bir senarist ve yönetmen. Bu filminde de bizi bir çiftin aile ziyareti yolculuğu ile selamlıyor, selamlıyor ama en baştan beri filmde bir gariplik var. Kareler zaten 1.33:1, üstelik hava karlı (Gelecekten gelenler biz burada COVID’le uğraşıyoruz. Hava sıcakken parka falan çıkıp çimlere uzanmaca yapabiliyorduk, Ankara ayazı onu da elimizden aldı.), e bir de karakterler arasındaki gerilim de binince filmden kendini soyutlayarak başlıyorum zaten. Çiftin arabadaki aydın tartışmaları da beni filmden ittikçe itiyor. Arabadan şükür ki kurtulduk, sonunda bir hava alalım deyip dışarı çıkınca da bu sefer yok “Domuzlarımızı nasıl kaybettik dinlemek ister misin?”, yok “Anne bak kaç kere dedim öyle yapma diye!” sohbetleri üstüme üstüme geliyor. “Ana karakterimize” daha da uzaktan bakıyorum. Charlie Kaufman’a biraz sallıyorum filmin sıkıcılığından ötürü. Tabii benim için işler buralarda değişmeye başlıyor. Genç hanımefendinin kıyafetlerinin hatta kendisinin değişmesi, annenin ve babanın masa altında “ana karakterimizle” olan savaşları işi daha derin bir noktaya taşıyor.
Çocukluğunda örnek erkek olarak gördüğü babasından onay alamayan Jake, kendisinde varoluşsal eksiklikler olduğunu düşünmeye başlar. Bu eksikliklerin baskısı altında kendini tamamlamak için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışırken kendini yakıp kül eder. Bunların hepsi onu görmezden gelen babası içindir. Babası da zaten kendini var etmiş değildir. Hayat akışına hep başkaları tarafından yön verildiğini içten içe bilerek yaşayan baba; kendinden var ettiği oğlunun, hayatı kendisinden daha iyi becerebildiğini görmemek için gözlerini sıkı sıkı kapatmıştır. Zaten çiftimiz, ilk defa anne ve babayla tanıştığında babanın kendi oğlu yerine oğlunun sevgilisinden başka bir şeye bakamamasının sebebi budur. Anne ise babanın tam tersine oğluyla gurur duymaktadır ve ona hayrandır. Böyle güzel bir kızı tanıştırmak için eve getirdiğine göre anne onu yetiştirirken iyi iş çıkarmıştır. Anne, oğlunu babanın gördüğü gibi bir rakip görmediği için oğluna hayrandır. Belki de babanın oğluyla olan rekabetinin kaynağı annenin bu yersiz ve kontrolsüz hayranlığı olmuştur hep. İdeal erkek olarak babasını kafasına kodlamış olan Jake, annesinin cahilce hayranlığından nefret eder. Her hatasını tekrar tekrar düzeltir. Laflarına müdahale eder. Babayı kafasında ne kadar göklere çıkarmışsa, annesini de o kadar yerin dibine sokmuştur.
Ailesiyle sağlıklı bir ilişki kuramayan Jake, bu sefer ilgi kaynağı olarak 3. parti kaynaklara yönelir. Hikayemize genç hanımefendi burada katılır. Jake, sağlam aile bağlarına sahip olmadığı için özgüven konusunda sıkıntılar yaşar. Barda tanışıp sohbeti iyi bir yerlere götürdüğü o kıza numarasını bir türlü veremez. Kafasında bu sefer, bu sefer hazırım fantazileri kurarken yıllar geçer ve kendisini okul koridorlarına paspas atarken bulur. O, fizik dehası çocuktan kalan tek şey budur. Kafasında onca keşke yapsaydım düşüncesiyle kalakalmış bulunmayı bekleyen bir ceset. Zaten iki ölüden başka ne doğmasını bekleyebiliriz ki?
Filmin sonuna baktıktan başa dönüp izlemek lazım belki de filmin dediği gibi.
Başlarda kendisine bolca sallasam da film sonunda Jake’e karşı karışık duygularla kalakaldım. Kendisi hakkında yazığım neredeyse hiçbir şeyin doğruluğu net olmasa da çok tanıdık biri olduğunu hissettim. Medyanın inşa ettiği yapı sağ olsun sadece kazananların hikayelerinin duyulabildiği bugünlerde Sabahattin Ali’den Raif Efendi hikayeleri dinlemek kadar güzeldi Jake’in hikayesinin içinde olmak. İyi günler efendim. Bize, bulduğumuzda bambaşka bir evrenin kapısını aralayacak günceler bırakmayı unutmayınız.

Ömer Davarcı

‘’Dreams’’ 43 yıl sonra müzik listelerinde!
Haberin Devamı

‘’İşte gidiyorsun, özgürlüğünün peşinde…’’

Bir Yıldız Daha Kaydı, Biz Fark Etmeden
Haberin Devamı

Djorje Balasevic bugün Covid-19 ile olan mücadelesine yenik düşüp aramızdan ayrıldı.

Elvis? Bu sen misin?
Haberin Devamı

The Great Gatsby, Romeo + Juliet, Moulin Rouge ve Strictly Ballroom gibi olağanüstü eserleri önümüze koyan, awe duygusunu seyirciye en güzel şekilde geçiren bu senarist, yönetmen, yapımcı beyefendi i